Arap dili ve edebiyatına çok boyutlu bakış

28 Şubat 2021

Uluslararası Arap Dili ve Edebiyatı Araştırmaları Kongresi’ne katılan Rektörümüz Prof. Dr. M. Fatih Andı, “Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi, Arap dili ve edebiyatı öğretimine çok boyutlu ve pratikte işlev yüklenici katkılar sağlamayı sürdürmektedir.” dedi.

Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Eğitim Fakültesi Yabancı Diller Eğitimi Bölümü Arapça Öğretmenliği Programı tarafından 27-28 Şubat 2021 tarihlerinde Zoom’da düzenlenen Uluslararası Arap Dili ve Edebiyatı Araştırmaları Kongresi, Arap dili ve eğitimi alanında çalışan akademisyenleri, öğretmenleri ve lisansüstü öğrencilerini bir araya getirdi.

Uluslararası Arap Dili ve Edebiyatı Araştırmaları Kongresi, Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. M. Fatih Andı, Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hasan Bacanlı ve Yabancı Diller Eğitimi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Hüseyin Yazıcı’nın konuşmalarıyla başladı. Açılış sunumunu ise Selçuk Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Ahmet Kazım, “Ahmet Şevki’nin Şiirlerinde Balkanlar ve Rumeli” başlığı ile gerçekleştirdi.

“Edebiyat birikimiyle öne çıkan bir dil”

Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi’nin Arapça Öğretmenliği Programının yanı sıra, Arapça Hazırlık Programı ve eğitim dili Arapça olan İslâmi İlimler Fakültesi ile Arapçaya eğitim çalışmalarında büyük önem verdiğinin altını çizen Prof. Dr. M. Fatih Andı, kongreye ev sahipliği yapmaktan duyduğu memnuniyeti dile getirdi.

Yaklaşık yarım milyar insanın çok geniş bir coğrafyada Arapça konuştuğuna, Arapçanın Birleşmiş Milletler tarafından resmi dil olarak kabul edilen altı dilden biri olduğuna işaret eden Andı gerek nüfus gerekse coğrafyadaki bu yayılımının yanı sıra, Arapçanın bugünün dünyasında siyaset, ticaret, turizm, medya, kültürel ve ekonomik ilişkiler ve edebiyat alanlarında da aktif bir lisan olma özelliğini taşıdığını kaydetti.  

Bir dili pratik ilişkiler bağlamında değerlendirmenin yanında tarihsel kimliği, edebi ve kültürel işlevi açısından da değerlendirmek gerektiğini belirten Andı, bütün büyük ve işlevsel dillerin arkasında bir tarih yükü, etkili ve zengin bir edebiyat birikimi ve kapsamlı bir kültür yapıcılık kapasitesi mevcut olduğunu, Arapçanın bu açılardan da dünya dilleri arasında öne çıkan bir dil olduğunu ifade etti.

Bir dilin; iletişim, sanat ve düşünceyi yapıcılık kabiliyeti ve kültür taşıyıcılık kudreti olmak üzere üç büyük işlevi olduğuna dikkati çeken Andı, “Arapça, Kur’ân’ın dilidir. ‘Biz onu Arapça bir Kur’ân olarak indirdik.’ ayetinin tekit ettiği hikmet, bu bağlamda anlaşılmalıdır. Allah, kendi sözünü, evrensel dinini o çağın en kapsamlı ve kudretli dillerinden birisi olan Arapçaya emanet ederek bütün insanlığa ulaştırmayı tercih etmiştir. O’nun tercihi, elbette bu dile tarihsel süreci içerisinde büyük bir imkân ve nailiyet kazandırmıştır.” diye konuştu.

“Arapçanın en büyük anlamı ibadet dili olmasıdır”

Arap olan ve olmayan bir Müslüman için Arapçanın en büyük anlamının “ibadet dili” olduğunu belirten Andı, “Bugünden geriye doğru, bütün milliyetçi, etnik, politik şişinmelerin ve bu dil üzerinden yapılan ideolojik propaganda veya hesapların, kötüleme veya sahiplenişlerin onun bu mahiyeti karşısında ikinci planda kaldığını bilmek gerekir. Yakın tarihler boyunca, İslâm toplumlarındaki Arapça karşıtı, nasyonalist, laik veya seküler uygulamaların arkasında bu dilin yüklendiği “din dili” olma kimliği vardır.” ifadelerini kullandı.

Türkçe, Farsça ve Arapçanın birbirini tamamlayarak, çoğaltarak, alanlarını genişleterek İslâm medeniyetinin büyük tarihsel gücünü yaptıklarını söyleyen Andı şu değerlendirmelerde bulundu:

“Bugün her türlü art niyetli hesapların, planların ve güncel siyaset dayatmalarının dışında bu üç büyük inşa edici dilin kurduğu medeniyet atmosferini ne kadar diri tutarsak ne kadar güncelleme ve çoğaltma gayreti içerisinde olursak, bugünden geleceğe söyleyecek sözümüzün frekansını ve anlamını da o kadar diri ve etkili kılmış olacağız. İnanıyoruz ki, her şeye rağmen İslâm medeniyetinin geleceğe söyleyecek çok sözü vardır. Ve bir Müslüman olarak iman ediyoruz ki, bu dil Kur’ân ile kıyamete kadar söyleyeceğini söylemeye devam edecektir. Bizim için Arapçanın en başta gelen mana ve ehemmiyeti budur.”

Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi’nin bir yandan İslâm medeniyetinin “vakıf” müessesesinden, bir yandan da İslâm tarihinin en büyük devlet adamlarından ve inşa edici isimlerinden birisi olan Fatih Sultan Mehmed’den aldığı miras, bilinç ve mesuliyet duygusu ile, İslâmi İlimler Fakültesi, Eğitim Fakültesi Arapça Öğretmenliği Programı, Yabancı Diller Okulu Arapça Hazırlık Programı ve neşrettiği Arapça ilmi eserler ile Arap dili ve edebiyatı öğretimine çok boyutlu, pratikte işlev yüklenici katkılar sağlamayı sürdürdüğünü dile getiren Prof. Dr. M. Fatih Andı, “Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi’nin Rektörü olarak, bu ve benzeri programlara ev sahipliği yapmanın ve gerçekleştirmenin bize verdiği memnuniyeti ve zenginliği bir kere daha ifade etmek istiyorum.” diyerek sözlerini tamamladı.

“Kur’ân’ın dil inceliklerini anlamak için şiir kullanıldı”

Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hasan Bacanlı ise pandemi sürecinde düzenlenen bu geniş çaplı programa emeği geçenlere takdirlerini ileterek, kongrenin verimli sonuçlar ortaya koymasını diledi.

Yabancı Diller Eğitimi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Hüseyin Yazıcı da Arap dilinin dünyanın pek çok yerinde hem dil hem de edebiyat alanında çok yönlü çalışmalara konu olduğunu söyleyerek konuşmasına başladı.

Arap dili ve edebiyatının tarih boyunca geçirdiği devreler ve bu devrelerde yapılan faaliyetlerin hâlâ araştırmacıların ilgi odağı olduğuna dikkati çeken Yazıcı, “Arabistan Yarımadası’nda yüzyıllar önce, cahiliye döneminde son derece yüksek düzeyli şiir müsabakalarının yapıldığı, ayrıca Kur’ân ve hadisin dil inceliklerini anlamak için şiirden yardım alındığı göz önüne alınırsa Arap dili ve edebiyatının önemi bir kat daha artmaktadır.” dedi.

Arap dili ve edebiyatı alanında kaleme alınmış bazı eserlerin Avrupalı öykücüler üzerinde büyük etki bıraktığını, İtalyan yazar Giovanni Boccaccio’nun 1349’da yazdığı Decameron öykülerini Binbir Gece Masalları’ndan etkilenerek kaleme aldığını söyleyen Yazıcı şöyle devam etti:

“İngiliz şair Geoffrey Chaucer’ın Canterbury adıyla çıkardığı öykülerinde Binbir Gece Masallarının etkisi vardır. Yine Gustave Le Bon gibi eleştirmen ya da tarihçiler kahramanlık öykülerinin ilk olarak Araplar tarafından ortaya konduğunu söylemektedir. Diğer taraftan meşhur Arap filozofu ve şairi el-Maarî’nin Risâletü’l-ğufrân’ının, Dante’nin İlahi Komedyası’ndan üç yüz sene önce yazıldığı bir gerçektir. İki eser de meçhul bir dünyaya seyahati tasvir etmektedir. Bugün dahi bu iki eser arasında araştırmalar yapılmaktadır. Dante’nin İlahi Komedya adlı eserinin Risâletü’l-ğufrân’ın özellikle birinci bölümünden esinlenerek kaleme alındığı yönündeki görüşler ağır basmaktadır.”

Don Kişot’ta Arap atasözleri

Goethe’nin de kaleme aldığı şiirlerinde pek çok konuda Arap kültüründen etkilendiğini, Amerikalı yazar Edgar Allan Poe’nun eserlerinde Binbir Gece Masallarının etkisinin görüldüğünü belirten Yazıcı, “Cervantes bir ara Osmanlılar tarafından esir edilmiş ve 1575-1580 arası Cezayir’de tutsak olarak yaşamıştır. Bu ikameti esnasında Arap kültüründen oldukça etkilenmiştir. Nitekim Don Kişot adlı eseri incelendiğinde, Amerikalı bilim tarihçisi William Hickling Prescott’un da belirttiği gibi Arap kültüründen oldukça etkilendiği görülecektir. Öyle ki eserde günümüzde dahi kullanılan bazı Arap atasözleri yer almıştır.” ifadelerini kullandı.

Böylesine parlak bir geçmişi olan ve tarih boyunca büyük isimlerin kullandığı Arap dili ve edebiyatı için bir araya geldiklerini dile getiren Prof. Dr. Hüseyin Yazıcı, kongrenin hazırlığında emeği geçenlere teşekkürlerini sunarak, ilim dünyasına katkı sunmayı amaçladıklarını söyledi.

Eğitim, edebiyat, kültür ve dil, dilbilim alanında 90 bildiri

Uluslararası Arap Dili ve Edebiyatı Araştırmaları Kongresi’nde iki gün boyunca beş oturumda 90 bildiri sunuldu. Eğitim, edebiyat, kültür ve dil, dilbilim alanlarında 50 farklı üniversiteden katılımcının yer aldığı Kongrede edebiyat alanında sunulan bildirilerde Mısır, Filistin, Tunus, Ürdün ve Suriye edebiyatında roman ve hikâye örnekleri üzerinde duruldu. “Kurtubî Tefsiri’nde Beyân İlmi”, “Kevser Suresi’nde Belagat ve İncelikleri”, “Kur’ân’da Geçen Kıssaların ve Tarihi Şahsiyetlerin Edebi Eserlerde İncelenmesi”, din-edebiyat bağlamında gerçekleştirilen çalışmalardan bazılarıydı.

Dil alanında yapılan çalışmalar; kitap ve karakter incelemeleri yanında Arap dilinde karine ve anlam ilişkisi, çeviri dilbilim, mecaz olgusu, kelime türetme, geçmişten bugüne uygulamalı dilbilim, zıt anlamlılık, dil bilim bağlamında Fatiha Suresi incelenmesi şeklinde oldu.

Eğitim alanında yapılan çalışmaların ana başlıkları ise anadili Arapça olmayanlara dil öğretim yöntem ve teknikleri, hedefe yönelik Arapça öğretimi, materyal incelemesi, drama ve tiyatro yönteminin kullanılması etrafında şekillendi.

Kültür ve dil alanında yapılan çalışmalar Arapça kökenli kelimelerin morfolojik kullanımı, lehçe çalışmaları, saray kültürünün şiire taşınması şeklindeydi.